Orman Biziz

Çevre ve Orman Sevgisi Aşılayan TÜBİTAK destekli Bir Doğa Okulu

3. Etkinliğin Ardından

6 Kasım 2010 günü sabah pırıl pırıl bir havayla uyandık. Güneş sıcak yüzünü bizden esirgemiyordu. Saat 9:00’da Çağdaş İlköğretim Okulu’nun önünde buluştuk. Arazide çalışabileceğimiz bir ortam ve iklim yakaladığımız için hepimiz çok mutlu ve heyecanlıydık. Bugün Çatacık ormanında konumuz “Ekosistem” bu mükemmel dengeyi ve sistemi öğrenmek için hepimiz sabırsızlanıyorduk. Fikret Öğretmen yola çıktıktan biraz sonra mikrofonu eline aldı ve bize günün planını bildirdi. Dakika dakika herşey planlanmıştı ve her bölüm eğiticilere adreslenmişti. Fikret öğretmen bu etkinlikte bir de konuk öğretmenimiz olduğunu duyurdu, Betül Ergün öğretmenimiz çok uzaklardan taa İzmir’den etkinliğimize katılmak ve çalışmalarımızı gözlemlemek için gelmişti. Görünen o ki “Orman Biziz” etki alanını hızla geliştiriyordu. Betül öğretmen ikinci sınıflara eğitim veren bir sınıf öğretmeni olduğunu ve aynı zamanda da bir izci lideri olduğunu söyledi. Bizlerle birlikte olmaktan çok mutluydu, biz de Betül öğretmeni aramızda görmekten çok mutlu olduk.

Esin öğretmenimiz “Ekosistem” konusuna kısa bir giriş yaptı. Doğrusu hepimizin anlayabileceği şekilde çok güzel özetledi. Başlı başına bir denge olduğunu ve maalesef biz insanların bu dengenin bozulması adına çok da duyarsız olduğumuzu, bilinçsizce bu sisteme umarsızca zarar verdiğimizi anlattı. Evlerimizde kullandığımız sudan enerjiden, okulda kullandığımız kalem ve kağıda kadar hemen hemen her şeyin ekosisteme etki eden bir eleman olduğunu anlattı. Çevremizdeki doğal hayat ve ekosistem mekanizmasının biliçsiz şekilde etkilenmesi sayesinde bizim etkilerini sonradan hissedecebileceğimiz farklı hasarlar oluşturabileceğini her seviyede öğrencinin en iyi anlayacağı şekilde dile getirdi.

Fikret öğretmen elinde tuttuğu kartları göstererek “Bugün otobüs içinde çok faydalı ve eğlenceli etkinlikler yapacağız” diye konuşmasına başladı. Ardından sözüne devam etti “…Sizlerle bir kavram oluşturma oyunu oynayacağız. Bunlar bir yüzünde bizlere farklı fikir kıvılcımları yaratmak için tasarlanmış bir çeşit beyin fırtınası kartları, Kartların ön yüzündeki fotoğraf, grafik, sembol veya görsele bakarak onun hakkında düşünecek, yorumlayacak, kavramsal olarak neyi hissettirdikleri konusunu düşüneceksiniz. Sonra arkasına ilgili bölüme düşüncelerinizi yazarak bir de slogan yaratacaksınız…” biraz kafamız karışmadı değil, ama ilginç ve yaratıcı bir oyun gibi görünüyor diye düşündü pek çok arkadaşım.Sonra kartların bazılarını paylaştı bizimle, bir avuç toprak, bir orman yangını, bizim etkinliğimizde çekilmiş sevgi dolu gülen yüzlerimizle “Orman Biziz” ailesi, bir arı, çölleşmiş ve kurumuş bir toprak fotoğrafı gibi farklı konularda çok değişik görseller vardı. Mehmet öğretmen resimleri göstermeden bize dağıttı, şansımıza ne çıkarsa… Kartlarımızı alır almaz kafa yormaya başladık. hemen yanımızdakine bakıp diğer görselleri incelemeyi de ihmal etmiyor, eğer o bana çıksaydı ne yapardım diye de fikir yürütüyorduk. Resimleri güzelce inceledik üzerinde düşündük, arkasına adımızla birlikte düşüncelerimizi ve sloganımızı yazdık herkes elindeki iki kartı özenle doldurdu. Herkes slogan yarışmasını ve diğer arkadaşlarımızın neler yarattığını merak ediyordu.

Birazdan Merve öğretmen kartlarımızı toplayarak ön tarafa Mehmet ve Fikret öğretmenlerin yanına götürdü. Fikret öğretmen kartların üzerindeki görselleri göstererek yazdıklarımızı okumaya başladı. Ne kadar yaratıcı ve ilginç fikirleri olan arkadaşlarımız varmış meğer… Fikret öğretmen “… Sizlerle gurur duyuyoruz. Çok güzel düşünceler üretmişsiniz, çok güzel sloganlar yaratmışsınız…” dedi. Bizlerde sloganlarımızı alkışlarla değerlendiriyor yaratıcı fikirleri daha da çok alkışlayarak ödüllendiriyorduk. Mehmet öğretmen bu kadar güzel fikir içinden birinciyi secmenin zor olacağını, oldukca zorlanacaklarını belirtti. Bizlerde farklı beyinlerin  benzer görsellere nasıl değişik ve ilginç fikirler üretebildiğini hayretle izledik.

Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Otobüs içi çalışmalarımız, paylaşımlar, etkinlikler yolu bir anda kısaltmıştı sanki. Çatacık ormanının büyülü güzelliğine bıraktık kendimizi. Birazdan çalışma alanına vardığımızda ilk eğitimimizin “sıra eğitimi” ve “toplanma” olduğunu hatırlattı Fikret öğretmen. Otobüsten inince güneşli tertemiz bir havayla karşılaştık. Çatacık ormanlarındaki güzel ağaçların bizler için ürettiği saf ve tertemiz oksijeni çektik çiğerlerimize… doyasıya… Fikret, Armağan, Erol ve Çengiz öğretmen birer öğrenci oldular ve ormanda dağınık şekilde dolaşırken bir kısa bir uzun düdüğü duyar duymaz koşarak kol aralığında sıraya girdiler, hem de çabucak… Bir kez daha tekrarladılar, ardından bizler de aynısını yaptık. Bir kaç uygulamanın ardından Atahan’ların takımı en çabuk ve düzenli sıra olan takım seçildi.

Hemen öğrendiklerimizi uyguladık. Bir kısa bir uzun düdükle toplanarak orman içindeki eğitim yürüyüşümüze başladık. Hüseyin ve Ayla öğretmenimiz geçen derste öğrendiğimiz ağaç türlerinden örnekler verdiler orman içinde gösterdiler, bizlere sorular sordular biz de cevaplamak için yarıştık… Yürüyüşümüzde Hüseyin ve Ayla öğretmenin dediklerinden notlar aldık, neler öğrendik neler…

Sarıçamın Doğal Gençleştirme Alanında bizlere çok yararlı bilgiler verdiler;

“Tohumun doğal kaynaklardan, doğal yollarla alana gelerek, doğal etkenler sonucu çimlenmesi ile elde edilen gençliğe doğal gençlik, bunu gerçekleştirmek için yapılan çalışmalara da “Doğal Gençleştirme” denildiğini öğrendik.

Verimli koru ormanlarında gençleştirme çalışmalarına (tohumlama kesimi, toprak hazırlığı vs.) başlanmadan önce arazide gerekli etüt ve incelemeler yapılarak meşcerelerde, doğal yolla gençlik getirme olanağı bulunup bulunmadığı öncelikle saptanması gerektiğini. Bu amaçla doğal gençleştirme çalışmalarında başarı için aşağıdaki kriter ve faktörler dikkate alınacağını.Gençleştirilecek meşcerenin topoğrafik yapısı ve toprak özellikleri incelenmelidir. Çok dik, kayalık ve erozyona maruz olan, yeterli mutlak ve fizyolojik derinliği bulunmayan, ana kayanın yatay olarak  tabakalaştığı alanlar kesinlikle gençleştirmeye konu edilmemesi gerektiğini öğrendik.

Gençleştirilecek meşcerede yeterli sayı ve dağılışta iyi nitelikli tohum ağacı bulunması gerektiğinden, İdare süresini doldurmuş “Kesime Olgunluk Çağı”na gelmiş yaşlı meşcereler doğal gençleştirmeye konu edilmesi gerektiğinden, bu özellikleri taşımayan genç meşcereler ise bakıma konu edilmemesi gerktiğinden, bahsetti Hüseyin öğretmen. Biraz kafamız karıştı… Nedir bu Meşcere? diye sorduk parmak kaldırarak.

Hüseyin ve Ayla öğretmen yanıtladı;

“Meşcere, yaş, ağaç türü kombinasyonu anlamındadır, büyüme ya da kuruluş şekli ile kendisini çevresinden açık olarak ayıran ve en az bir hektar büyüklükte olan orman parçasına verilen addır.” Hepimiz çok mutluyduk bir terim daha öğrenmiştik…

Hüseyin ve Ayla öğretmen heyecanla anlatmaya devam etti;

“Doğal gençleştirme çalışmalarının başarısını etkileyen en önemli etken, toprağa düşecek yeterli ve sağlıklı tohum miktarıdır. Bu nedenle doğal gençleştirme çalışmalarının mutlaka bol tohum yıllarında yapılması esastır. Doğal yolla  gençleştirilmesine karar verilen prodüktif orman alanlarında, gençleştirme çalışmalarına başlanmadan önce ilgili meşcerenin bol tohum yılı içinde olup olmadığı öncelikle ve sağlıklı şekilde belirlenmelidir.”

“Doğal gençleştirmede, ana meşceredeki ağaçlardan dökülen veya uçarak yakın çevreden gelen tohumların toprağa (çimlenme yatağına) ulaşarak çimlenebilmesi ve köklenerek bir gençlik oluşturabilmesi için, diri ve ölü örtü engeli olmaması gerekir. Çimlenme gerçekleşmiş olsa bile, fidecikler köklerini müsait bir ortama eriştiremezse su ve besin maddesi noksanlığı yüzünden yok olurlar. Bu nedenle başarılı bir gençleştirme için çimlenme ve kök gelişimini engelleyecek diri örtünün öncelikle gençleştirme alanlarından uzaklaştırılması gerekir…”

“Gençleştirme uygulamalarına tabi tutulacak meşcerelerde, yer yer küme veya gruplar halinde sahaya gelmiş gençliklere rastlanabilir. Bu gibi hallerde, öncü gençliğin kabul edilip edilmeyeceğine karar verilmesi önemlidir. Sarıçamın bol tohum dökülme tekrarı 2-3 yılda bir olur. Tohumlar kozalaktan Şubat – Mayıs ayları arasında dökülür. Bunun için saha hazırlıkları tohum dökümünden önce bitirilmelidir…”

Hüseyin öğretmenin bu güzel sunumunun ardından Ayla öğretmen etrafı telle çevrili bir alana götürdü bizi, burası bir inceleme alanına benziyordu. Dökülen yaprakların biriktirildiği ince kumaşa benzer hazneler görünüyordu, hepimiz meraklandık. Ayla ögretmen “Arkadaşlar bunlar ibre kapanı”… ve anlatmaya başladı.

İbre Kapanı Ne işe Yarar?
“Küresel iklim değişimine yol açan sera gazları içerisinde en önemli pay karbon dioksite aittir. Atmosferdeki karbon dioksit miktarı arttıkça dünyamızın sıcaklığı artmaktadır. Yeşil bitkiler atmosferdeki karbon dioksiti fotosentezde kullanarak büyümekte ve böylece karbon dioksiti bünyelerinde depolamaktadır. Ormanlar atmosferdeki karbondioksiti depolayan ikinci en büyük alanlardır. Birinci sırada okyanuslar gelmektedir. Karbon ormanlarımızda ağaçlarla diğer yeşil bitkilerde ve toprakta depolanmaktadır. Ağaçların bünyesinde bulunan karbon, büyük oranda yaprakların dökülmesiyle toprağa geçmekte, bir kısmı ayrışıp tekrar atmosfere dönmektedir. Ancak önemli bir kısmı da toprak tarafından tutulmaktadır. Ormanlarımızda ağaçlarda yıllık olarak biriken karbon miktarı, ağaçların büyümesiyle hesaplanabilmektedir. Ancak toprakta biriken karbon miktarı ağaçların büyümesine bağlı olarak hesaplanamamaktadır. Orman topraklarında bir yılda biriken karbon miktarının hesaplanması için, bir yılda belirli bir alana dökülen yaprak miktarının bilinmesine ihtiyaç vardır. Ormanlara kurulan 0,25 metrekarelik kapanlara dökülen yaprak miktarları tartılarak bu bilgiler üretilmektedir. Yani dökülen yaprak miktarından yaralanılarak ormanlarda toprak kısmında yıllık ne kadar karbon biriktirilmekte ve küresel iklim değişiminin etkilerinin azaltılmasına ormanlarımız ne kadar katkı sağlamaktadır? Daha fazla katkı sağlayabilmek için nasıl önlemler alınabilir? sorularına yanıtlar aranmaktadır.”

Dönüş yolunda bir de Kırmızı Karınca Yuvası çıktı karşımıza. Ayla ve Hüseyin öğretmen detaylı şekilde anlattılar bu yararlı hayvanı.

Hepimiz bu Cumartesi günü evlerimizde televizyon, bilgisayar oyunu önünde oturmak ve bütün gün iç mekanda zihnimizin uyuşması yerine, orman içinde bu eşsiz eğitimi alma imkanına sahip olduğumuz için, bir kez daha, ne kadar şanslı olduğumuzun farkına vardık…

Karnımız açıkmıştı açık havada yenen güzel bir yemek arkadaşlarımız ve öğretmenlerimizle birlikte daha da eğlenceli hale geldi. Oğleden sonra Cengiz ögretmenin özenle hazırlanmış sunumunu ilgiyle izledik, sonra bize doğadan bitki orneğinin nasıl toplanacağını uygulamalı olarak gösterdi.

Bu etkinliğin bağına gelmişti sıra öğrenmek için sabırsızlanıyorduk. Armağan öğretmen “Arkadaşlar bugün Sancak Bağını öğreneceğiz” diye duyurdu. Bize sancak bağını anlattı ve uygulamalı gösterdi. Ardından hepimiz deneyerek öğrendik bu pratik ve yararlı bağı.

Leave a Reply