5. Etkinliğin Ardından
5. Etkinliğin Ardından…
Görüşmeyeli tam iki hafta olmuştu. 9 Nisan sabahında yeni bir gün bize merhaba derken güneş adeta yüzümüzü ısıtıyordu. Yeni bir etkinliğin heyecanı ile arkadaşlarımızla okulun önünde toplandık. Otobüse yerleştikten sonra Mehmet ve Şebnem öğretmenlerimiz yoklama yaptı ve hazırlıklarımız tamamlanınca yola koyulduk. Bugünkü etkinliğimiz her zamankinden daha yakındı bizlere, kampüsün içindeki Fen Fakültesi idi gideceğimiz adres. Belki de çoğumuz ilk defa bir fakültenin içine girecekti. Otobüste öğretmenimiz bugün Fen Fakültesi’nde nelerin bizi beklediğini anlattı. Hepimiz çok mutlu ve heyecanlıydık ve sonra yolculuğumuz başladı.
Fakülteye geldiğimizde bir sürprizin bizi beklediğini gördük. TRT-Okul kanalında çevre sorunlarını konu alan Ayak İzimiz programı bizleri çekmeye gelmişti. Artık doğa okuluna katılamayan belki diğer şehirlerdeki arkadaşlarımız da bizleri izleyebilecek ve neler öğrendiğimizi göreceklerdi.
Otobüsten inince sıraya girdik ve Fikret ve Şefika öğretmenlerimiz eşliğinde Fen Fakültesinden içeriye doğru adımlarımızı attık. Biyoloji bölümüne ait bir derslikte yerlerimize oturduk. Burası bizim sınıflarımızdan biraz farklıydı. Daha büyük sandalyeler, uzunca masalar ve içleri mikroskoplarla dolu dolaplar vardı. Evet evet burası laboratuvar olmalıydı. Etrafımızı inceleyip burada bilimle uğraşan insanların oturduğunu düşünmek bizleri daha fazla heyecanlandırdı.
Ayla öğretmenimiz önceki hafta yaptığımız etkinliklerin hatırlatmasını yaptı. Ağaç dikimi ve bakımının nasıl yapıldığı, dikim sırasında nelere dikkat etmemiz gerektiği, sulama ve budamanın nasıl olması gerektiği hakkında bilgilerimizi tazeledik. Geçen hafta ağaçları kendimiz diktiğimiz için hepsinin nasıl olması gerektiğini öğretmenimiz sorduğunda artık daha kolay anlatabiliyorduk.
Not defterlerimizi ve kalemlerimizi hazırladıktan sonra Cengiz Öğretmenimiz ile birlikte laboratuardan çıktık. İlk gözlemlerimizi Zooloji müzesinde yaptık. Burada dolaplar içinde birçok çekmece vardı ve çekmecelerin içleri daha önce görmediğimiz çeşitte eklembacaklılar ile doluydu. Çok sayıda sinekler, değişik çeşitte böcekler, rengarenk kelebekler çekmecelerin içinde sanki dokunsak uçacakmış gibi canlı görünüyorlardı. Her biri o kadar düzenle dizilmişti ki belki de daha önce hiç onlara bu kadar yakından bakma fırsatımız olmamıştı. Cengiz öğretmenimiz zooloji yani hayvanlara ait olan bu müzede bu küçük canlıların nasıl bu kadar canlı gibi korunduğunu bizlere anlattı. Hepimiz böcekleri görünce hayretler içinde kalmıştık. Ardından gerçek bir yılan ile karşı karşıya kaldık, cam bir akvaryum içinde kıvrılmış bize doğru bakıyordu. Sevimli ama ürkütücü görünüyordu. Zooloji müzesinden sonra koridor boyunca bulunan camekanlar içindeki doldurulmuş kuşları, sürüngenleri, kurbağaları, balıkları, bazı hayvanlara ait iskeletleri ve kemikleri, onların yumurtalarını, çeşitli bitkileri ve tohumlarını gözlemleme fırsatımız oldu. Bunlar arasında görünce bizi en şaşırtan kocaman bir domuzdu. Sanki canlı gibi cam dolabın içinden bize gülümsüyordu. Daha önce belgesellerde izlediğimiz canlılar şimdi karşımızda duruyordu. Gördüğümüz her şey bizi bazen korkuturken bazen şaşırtıyor ve yeni şeyler görmenin heyecanı ile her birimiz gülümsüyorduk.
Fakülte içindeki gezimizin ardından tekrardan biyoloji laboratuarında ki yerlerimizi aldık. Hüseyin öğretmenimiz bu haftanın konusu olan ormana nelerin zarar verdiğinden bahsetti. Ormanlara zarar veren en büyük etmenin yangınlar olduğunu, yangınlara en çok insanların sebep olduğunu, şimşek, volkan patlaması gibi doğal nedenlerden kaynaklanan yangınların ise az sayıda gözlemlendiğini, bunun dışında kuraklığın, kaçak ağaç kesiminin, hava kirliliğine neden olan deodorantlar, fabrika bacaları ve arabanın egzozundan çıkan dumanların ormanlara nasıl zarar verdiğini, bazı zararlı böceklerin yaprakları kemirdiğini,kıl keçisinin yeni çıkan fidanları yiyerek orman oluşumunu etkilediğini öğrendik. İnsanlara ormanları korumada çok büyük bir görev düştüğünü anlatan öğretmenimiz, ormanlarda güvenlik tedbiri almadan ateş yakmamamız, yakılan ateşin söndürmemiz, cam kırıklarını ormanda bırakmamız ve kesilen ağaçların yerine yenilerini dikmemiz gerektiği konusunda bizleri uyardı.
Cengiz öğretmenimiz ve öğrencileri gözle göremediğimiz canlılar hakkında bizi bilgilendirdiler. Tek hücreli hayvanlardan terliksi hayvanı ve bazı basit yapılı canlıları, su piresini slaytlar üzerinde görme şansımız oldu. Aslında bizim görmediğimiz diğer canlılarında kocaman bir dünyası olduğunu, havada, suda, bulunduğumuz her ortamda yaşayabildiklerini öğrendik. Ardından Cengiz öğretmenimiz bu çıplak gözle göremediğimiz canlıları görmenin tek yolu olan mikroskopla bizleri tanıştırdı. Çok heyecanlıydık. Hepimiz sırayla mikroskoptan basit yapılı canlıları, bazı bitkisel ve hayvansal preparatları inceledik. Mikroskobun ardında çok farklı bir dünyaya gözlerimizi açtık. Normalde göremediğimiz her şey bir anda büyümüştü ve karşımızdaydı.
Öğrendiğimiz yeni şeyler ve Biyolojinin farklı dünyası ile tanışmış olmanın heyecanı ile karnımız iyice acıkmıştı. Öğretmenlerimiz eşliğinde kampüs içinde bulunan Pino’ya doğru yürüdük. Sabırsızlıkla beklenen öğle yemeğinin ardından gelecek hafta buluşmak üzere arkadaşlarımızla vedalaştık. Artık eve gidince anne babalarımıza anlatacak o kadar çok şey vardı ki…